1840 yılında, İngiltere ve Galler'de 10 bin, Hollanda'da ise 7 bin yel değirmeni vardı. Bu aygıtlardan, un üretimi olduğu kadar, maden çıkarımda, su iletiminde ve ağır cisimlerin kaldırılmasında da yararlanılıyordu. Ayrıca, ağaç kesmeye yarayan hızar makineleri de yel değirmenleri aracılığıyla çalıştırmak mümkündü.
Rüzgârın yarattığı enerjiyi üretken hale getiren buluşlar, her zaman memnunlukla karşılanmadı. 1581'de bu enerjiden yararlanmayı akıl eden Hollandalılar, işsizliğe yol açmakla şuçlandılar. 1768'de de bir grup işçi, rüzgâr gücüyle çalışan bir hızar makinesini parçaladı.
Yel değirmenlerini çalıştıran insanlar, yeni birtakım ölçeklerin de doğmasına yol açtılar. Çünkü tahılını öğütmek üzere değirmene götüren herkes, elde edilen unun belirli bir bölümünü değirmen sahibinin "hak" olarak alıkoyacağını biliyordu. Bu hakkın miktarını saptamak üzere de, değirmenciler belirli hacimlerde ölçekler geliştidiler.
Örneğin, 1558'de Liverpool yöresindeki bütün değirmencilere, ölçeklerini Belediye Başkanı'na götürüp doğruluk derecelerini kontrol ettirmek zorunluluğu getirildi. Bunu yapmayanlara belirli para cezaları uygulandı. Bu uygulama bir anlamda dünyada, ağırlık ve hacim ölçen aygıtların ilk denetimi ve ayarlanması olarak kabul edilir.
19.yüzyılın ikinci yarısından itibaren, yel değirmenlerinin önemlerinde bir azalma başladı. Ama rüzgar gücügücü, yine de birçok alanda insana yararlı olmaya devam etti. Amerika'nın batı kesimlerinde, demiryolu şirketleri, yel değirmenlerinden lokomotifler için su çıkarılmasında yararlandılar .
Sulama işlerinde bu aygıtlardan büyük faydalar şağladılar. Suyu olmayan pek çok kırsal bölgeye, yel değirmenleri aracılığıyla su gönderildi. Bugün, Güney Afrika'nın Karoo bölgesinde olduğu gibi, birçok bölgede su şağlayabilmek için bu yöntem işlevini hâlâ sürdürüyor.