Bilim insanları tarafından farelere yapılan bir deney sonuçunda, biyolojik saatimizin vücut bütünlüğünü güçlendirdiğini kanıtladı. Biyolojik saatimiz yaşlandıkça dakikliğini kaybediyor; bu bir gerçek. Manchester Üniversitesinde görev yapan Prof. Karl Kadler, bu noktadan hareketle bir gün yaşlanmanın sırlarını çözebileceğimizi düşünüyor. Yaptığı çalışma sayesinde (kemik, deri, tendon ve kıkırdak gibi farklı bağ dokusu tipleri şeklinde hücrelerimize dışarıdan yapısal ve biyokimyasal destek sağlayan örgü yapı olan) hücre dışı matris hakkında yeni bilgiler ortaya çıktı. Yarısı kolajen olan bu matris, vücut ağırlığımızın %50’sinden fazlasını oluşturuyor ve 17 yaşımıza gelene kadar tamamlanıyor. Dokuları oluşturmak için ip şeklinde dizilmiş hücrelerin ördüğü kolajen yapılara fibril deniyor. Araştırmacılar, iki tip fibril olduğunu ortaya çıkardılar. Kalın fibrillerin çapı ortalama 200 nanometre (0,0002 mm) oluyor ve yaklaşık 17 yaşımızda tamamlanıp ömür boyu bizimle kalıyorlar. Ancak 50 nanometre çapındaki ince fibriller gün içinde vücudumuzu maruz bıraktığımız zorlayıcı unsurlar nedeniyle kopuyorlar ve uyku sırasında vücudumuz dinlenirken yeniden üretiliyorlar. Bu araştırma kapsamında yapılan deneyde farelerin kolajen ve fibril yapıları ölçüldü. Fakat vü- cut saatini yöneten genler devredışı bırakdığında, ince ve kalın fibrillerin rastgele birbirine karıştığı gözlemlendi. Prof. Karl Kadler, “Kolajen, vücutta en bol miktarda bulunan ve bağ dokunun sağlamlığını, gücünü ve esnekliğini sağlayan proteindir” diyor: “Matrisimizin yıpranma ve eskime nedeniyle bozulduğunu düşünmek zaten gayet mantıklı; ancak artık bunun sebebini biliyoruz. Vücut saatimiz öncelikle feda edilebile- cek ve yenilenebilen bir unsur oluşturuyor ki matrisin kalıcı parçaları korunabilsin… Bir odanın duvarlarını oluşturan tuğlaları düşünün. İşte, feda edilen bölümü, bu duvarın boyası olarak düşünebilirsiniz; boyayı arada sırada yenilemek gerekir, tıpkı arabanızda yağ, radyatöründe su olması gerektiği gibi. Bu ince fibriller vücudun matrisini bir arada tutmaya yardımcı olur… Bunu bilmek, biyolojik yapımızı en temel seviyede anlama yolunda önemli bir adım”.