Şaşırtıcı bir şekilde, çağdaş astrofizik bilimi tüm evrenin doğuşu, yapısı ve kaderiyle ilgili temel bir kavrayışın eşiğinde bulunuyor. Evren genişliyor, bütün gökadalar Hubble akışı olarak adlandırılan bir hareketle birbirinden uzaklaşıyor. Bu, evrenin başlangıcında yada en azından şimdiki vücut buluşunda müthiş bir patlamanın olduğuna işaret eden üç temel kanıttan biri. Dünyanın kütleçekimi havaya fırlatılan bir taşı geri çekecek kadar güçlüdür, ama çekimden kurtulma hızıyla yol alan bir roketi geri döndürecek kadar güçlü değildir. Evrende de durum böyledir. Eğer evrende çok fazla miktarda madde varsa tüm bu maddenin kütleçekimi genişlemeyi yavaşlatıp durduracaktır. Böylece, genişleyen Evren, sönen evrene dönüşecektir. Öte yandan eğer evrende yeterli madde yoksa, genişleme sonsuz devam edecektir. Evrendeki bilinen maddelerin dökümü, genişlemeyi yavaşlatmak için yeterli değildir. Ancak ışık saçmadıkları için varlıklarını belli etmeyen ve böylece gökbilimcilerin işini kolaylaştırmayan karanlık maddelerin çok sayıda olabileceğini düşündüren sebepler vardır. Eğer evrenin genişlemesinin geçici olduğu, sonunda bunun yerini daralan bir evrene bırakacağı ortaya çıkarsa bu, evrenin sonsuz sayıda genişleme ve daralma yaşadığı ve sonsuz yaşta olduğu olasılığını gündeme getirecektir. Sonsuz yaşlı bir evren içinse yaratılışa gerek yoktur, çünkü hep var olmuştur. Öte yandan, eğer genişlemeyi tersine çevirmeye yetecek kadar madde yoksa, bu durum evrenin yoktan var olduğu düşüncesine uygun düşecektir. Bunlar, her kültürün şöyle ya da böyle cevap bulmaya çalıştığı derin ve zor sorulardır. Ne var ki, sorulardan bazılarının cevabını bulma umudu gerçek anlamda ancak zamanımızda ortaya çıkmıştır. Bu da tahminler ve öykülerle değil, gerçek, tekrarlanabilir, doğrulanabilir gözlemlerle yapılacaktır.
Kaynak(alıntı): Milyarlarca Milyarlarca-Carl Sagan