Psikolog Dr. Stanley Milgram tarafından 1961 yılında Yale Üniversitesi’nde yapılan bu deney insanların otoriteye ne şekilde boyun eğdiği hakkında bir fikir oluşturmuştur. Deneyin can alıcı noktası şahsi vicdanlarıyla bir harp içerisinde olan unsurların varlığına karşı otoriteye nasıl boyun eğdiklerini gösterebilmektir.
Deneyin başlangıcı Kudüs’te görülen bir Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın davasından 3 sonradır ve Milgram’ın deneyine ilham veren soru şudur: ‘‘Soykırımın sonuçları, Eichmann ve benzerleri tarafından da benimsenmekte miydi, yoksa bu kişiler, otoriteye boyun eğdikleri için mi soykırım yaptılar?‘‘
Deney içerisinde 3 kişi bulunur: denek (T), aktör (L) ve araştırmacı (E). Araştırmacı, otoriteyi temsil etmektedir ve emirleri veren taraftır. Denek, öğretmeni temsil etmektedir ve otoriteden gelen emirleri uygulayan konumundadır. Aktör ise öğrenci rolündedir ve öğretmenden gelen uyarılara maruz kalan taraftır. Burada, "aktör" denmektedir, çünkü esasında öğrenci konumunda olacak kişi, deneyi düzenleyen araştırmacı tarafından önceden bilgilendirilmiştir ve rol yapacaktır. Ancak deneğin bundan haberi yoktur.
Deneye başlamadan önce, denek ve aktör olan kişiye, rollerini belirlemek üzere, sanki rastgele belirleniyormuş etkisi yaratmak için üzerinde roller yazılı iki kağıttan birini rastgele seçmeleri istenir. Aslında her iki kağıtta da, "öğretmen" yazmaktadır, dolayısıyla denek olacak kişi kesinlikle öğretmen, önceden ayarlanmış aktör ise öğrenci konumunda kalacaktır. Ve bundan sonra öğretmen ile öğrenci birbirinden ayrı odalara konur.
Öğretmen rolündeki deneğe, deney öncesinde bir şok verilir ve kendisi, deney sırasında öğrenciye şok verdiğinde öğrencinin deneyimleyeceği acıyı deneyimlemesi sağlanır. Sonrasında, kendisine birkaç çift kelime verilir ve öğrenciye bu kelimeleri öğretmesi istenir.
Öncelikle, elindeki listedeki sözcükleri aktöre, yani öğrenciye okur. Sonrasında, bir kelime ve o kelimeyle eşleşebilecek 4 şık okur. Eğer ki öğrenci, hatalı şıkkı seçerse, öğretmenin kendi eliyle elektrik şoku vermesi gerekmektedir. Her bir hatalı cevaptan sonra elektrik şokunun şiddeti 15 volttan başlayarak, her sefer 15 volt arttırılacaktır. Eğer ki öğrenci doğru cevap verirse, öğretmen bir sonraki soruya geçecektir.
Denek konumunda olan ve öğretmen rolündeki şahıslar, öğrenci konumundaki aktörlerin gerçekten de şok aldığını sanmaktadırlar. Halbuki, herhangi bir şok uygulanmamaktadır. Aktörün bulunduğu ayrı odada bulunan bir ses kayıt cihazı sayesinde, her bir elektrik şoku seviyesi için ayrı bir ses verilir ve aktör, sanki gerçekten acı çekiyormuş gibi inler.
Denek konumunda olan öğretmen, eğer ki bunlara dayanamayarak deneyi durdurmak isterse, ona her talebinden sonra araştırmacı tarafından kendisine şu cümleler söylenir:
1.Lütfen devam edin.
2.Deney gereği devam etmeniz gerekmektedir.
3.Devam etmeniz gerçekten çok önemlidir.
4.Başka seçeneğiniz bulunmuyor, devam etmek zorundasınız.
4 durdurma denemesi sonrasında, eğer denek halen durdurmak isterse, deney durdurulur. Eğer otoritenin bu emirlerine boyun eğerse, deney her yanlış cevapta 15 volt arttırılacak şekilde şokların denek tarafından, kendi elleriyle uygulanmasıyla devam eder.
Eğer ki denek, bu emirlere boyun eğerek şok vermeyi sürdürürse, art arda 3 defa 450 voltluk şok verdikten sonra (bu neredeyse kesin olarak her insanı öldürecektir), deney durdurulur.
Deneyden önce Milgram, insanların genel olarak kendileri böyle bir deneye tabi tutulsalardı, nasıl tepki vereceklerini anlamak için Yale Üniversitesi öğrencilerine ve akademisyenlerine bir dizi anket uygulamıştır. Anket uyguladığı kişilere, 450 voltluk maksimum şoku, böyle bir deneyde uygulama ihtimallerini 0'dan 4'e kadar 5 kademeli bir puan değeri üzerinden değerlendirmelerini istemiştir. Ankete katılan 100 öğrenciden hepsi 0 ile 3 arasında puanlar vermiş, genel ortalama ise 1.2 çıkmıştır. Yani neredeyse kimse, bu kadar yüksek bir dozu sadece emirler öyle söylüyor diye uygulamayacağını iddia etmiştir. Milgram, 40 psikiyatrist üzerinde yaptığı ankette de, bu araştırmacıların neredeyse tamamının 10. şoktan sonra deneyden kesinlikle vazgeçeceklerini ve bu kadar yüksek dozajda hiçbir otoriteye boyun eğmeyecekleri cevabını almıştır. Hatta psikiyatristler, kimsenin bu dozu vermeyi sürdürmeyeceğini ileri sürmüşlerdir.
Milgram'ın deney sonuçları ise tam tersi bir tablo göstermiştir. Her ne kadar hemen hepsi bundan rahatsızlık duyduğunu belirtse de, deneklerin %65'i, yani 40 denekten 26 tanesi emirlere uyarak 450 voltluk inanılmaz yüksek şiddetteki elektriği öğrenci konumundaki aktöre uygulamıştır. Deneklerin istisnasız her biri, sonuca ulaşmadan önce herhangi bir noktada deneyi durdurup ne yapılmak istendiğini sorgulamıştır. Hatta bazıları, deneyin durdurulması halinde kendilerine deneye katılmaları halinde ödenecek parayı iade edeceklerini söylemiştir. Deney boyunca denekler, birçok farklı stres ve korku tepkisi göstermiştir: terlemişlerdir, mırıldanmışlardır, kekelemişlerdir, dudaklarını ısırmışlardır, mızmızlanmışlardır, inlemişlerdir, tırnaklarını yemişlerdir ve hatta kimisi, gergin kahkahalar atmış ve hafif gerginlik nöbetleri geçirmiştir.
Milgram, deneyi şu şekilde yorumluyordu: “Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.” (Jarette,2013)
Milgram bu deneyden yola çıkarak iki sonuç ve iki teori ortaya atmıştır:
1. Törecilik Teorisi: Bir birey ve ait olduğu grupla ilgili bir teoridir. Eğer ki birey, karar alma konusunda uzman ve kabiliyetli değilse, karar vermeyi gruba ve hiyerarşik düzene bırakacaktır. Grup, bireyin davranışsal modeli olacaktır.
2. Aracılı Durum Teorisi: Boyun eğmenin ana unsuru, bireyin başkasının dileklerini yerine getirmesinden ötürü, kendini yaptığı davranışlardan sorumlu görmemesidir. Eğer ki biri bu görüşü benimseyecek olursa, boyunduruğun tüm gereklilikleri yerine getirilmiş olur.
Otorite ve vicdan arasındaki çatışma sadece felsefi veya ahlaki bir konu değildir. Birçok denek, değerleri nedeniyle devam etmemek gerektiğini hissetmiş, fakat bunu eyleme dökememişlerdir. Deney, deneği meşru bir otoritenin emri ile bir insana zarar vermemek ahlaki ilkesi arasında bırakır. Milgram’a göre çatışma iki ahlaki ilke arasında değildir; ahlaki ilke kimseye zarar vermemek- ile “meşru” otoriteye itaat etme eğilimi arasındadır. Kişi otoriteyi “meşru” olarak gördüğünde, kendini otoritenin “ajanıdurumu”na sokar ve böylece kendisini “diğer kişinin isteklerinin taşıyıcısı” olarak görür.
Kaynaklar:
• Stanley Milgram, Obedience to Authority: An Experimental View, New York, 1974, s.133’ten aktaran; Helm/ Morelli, s. 328-329 78 • Milgram, Deney, s. 13
• S. Milgram. (1963). Behavioral Study Of Obedience. The Journal of Abnormal and Social Psychology, sf: 371-378. • S. Milgram. (2009). Obedience To Authority: An Experimental View. ISBN: 006176521X. Yayınevi: Harper Perennial Modern Classics.
• T. Blass. (1991). Understanding Behavior In The Milgram Obedience Experiment: The Role Of Personality, Situations, And Their Interactions. Journal of Personality and Social Psychology, sf: 398-413. • D. Baumrind. (1964). Some Thoughts On Ethics Of Research: After Reading Milgram's Behavioral Study Of Obedience.. American Psychologist, sf: 421- 423.
• S. Milgram. (1965). Some Conditions Of Obedience And Disobedience To Authority. Human Relations, sf: 57–76.
• S. Milgram. (Dergi, 2019). The Perils Of Obedience.
• Yard. Doç. Dr./Asst. Prof. Dr. Ülker Yükselbaba, “MILGRAM DENEYİ: OTORİTE VE İTAATE DAİR.” • Bakırcı, Ç. M. (2013, January 31). Milgram Deneyi: Otoriteye Nasıl Boyun Eğiyoruz?. Evrim Ağacı.